Hindistanlı mistik, guru ve öğreti insanı olan Osho, insanlar zihinlerinin esiri oldukça bu dünyada gerçek özgürlüğü bulamayacağını söylüyor. Zihnini susturmayı başaran insanın düşünme-me haline geçiş yaptıktan sonra dünyevi cennete varacağını da eklemeyi unutmuyor.
Zihnin senin evin derken aslında bu bir aldatmaca değil. Beyninde bulunan dört lop, bir evin dört odasına benziyor. Beynin dört odasında planlama-mantık yürütme, işitsellik, acı ve dokunma hissi, görme duyusu-işleme fonksiyonları görev alıyor.
Bu odalardan çıkmanın tek yolu ise harekete geçmek… Hem bilimsel hem de metaforik anlamda. Hayatını adeta içsel huzur halinde geçirmesi için insanlara farklı öğretiler sunan Osho 'Zihnin senin evin ve bu evi harekete geçmedikçe kullanmamalısın' diyor. Zihnini kullanmamak için meditasyon halinin ötesine geçmeni isteyen Osho zihninde yaşadığın bütün travmaları hiçbir duygu hissetmeden değil, ötekileştirmeni değil, o acıyla büyüyerek ve parlayarak, travmanın iyileştirilmesi gerektiğini söylüyor.
Osho ‘Sev ve daha derinden sev. Acı çek ve daha derinden acı çek. Tümüyle sev ve tümüyle acı çek çünkü saf olmayan altın, bu yolla ateşten geçerek saf altına dönüşür.’ Diyerek söylemlerini bir öğretiye dönüştürüyor.
Zihnini susturamadığın konu her neyse bununla yüzleş diyen Osho bundan sonra ki süreçte ise düşünme-me haline geçerek, zihninden atamadığın travmaları harekete geçerek hallet ya da bırak olduğu gibi kalsın diyor.
Zihnin senin evin. O evden çık, harekete geç ve travmanla yüzleş.. Dünyevi cennet işte tam olarak budur.
