Şeyda Asfiya Deniz

Eskiden başörtülü kızlar mağdurdu, şimdiyse başörtü…

Şeyda Asfiya Deniz

Sosyal medyada son yıllarda Instagram, TikTok, YouTube gibi platformlarda kendilerine ‘fenomen’ dediğimiz bir topluluğun varlığı ve faaliyetleri hepimizin görerek aşina olduğumuz bir hâl aldı.

Bu topluluğun dikkat çeken bir yanı ise İngilizce kökeniyle ‘etkileyici’ anlamı taşıyan ‘Influencer’lık sıfatıyla paylaşım yapmaları.

Influencer ve fenomenlerin kendilerine belirledikleri hedef kitleye yönelik sanal dayatma yaptığı bir dönemi yaşıyoruz.

Yaşam tarzı, ideoloji, inanç yahut inançsızlık gibi kritik ve kişiyi ilgilendiren mahrem değer ve olguları özellikle gençlere yönelik bir silah gibi doğrultmuş durumdalar.

Bunu ise çeşitli yayın, çarpıcı video ve görsellerle pekiştirerek oldukça akılda kalıcı bir stratejik hamleyle yapıyorlar.

Dezenformasyonun bu denli kolay yayılabildiği bu platformlarda ise bir anda geniş kitlelere ulaşabilmeleri mümkün oluyor. Üstelik bunu zorla değil merak ve özenme güdüsünü tetikleyerek, rıza üreterek yapıyorlar.

Başörtüsünü bir reklam malzemesi olarak kullanan malum fenomen aslında İslam’a en büyük zararı veriyor. Her zaman Kur’an’a hakaret ederek yapılmaz bazı saldırılar bu da öyle. Başörtüsü gibi İslam’ın nişanesi olan kavramların içini boşaltarak, normalize ederek twerk dansı, ellerini ve ayaklarını içkiyle yıkama görüntülerinin ardından aslında bir fuhuş çetesinin üyesi olduğu, isminin gerçek olmadığı ve beş yıl önce Adana’da bir fuhuş operasyonunda yakalandığına dair haberler okuduk.

Bir kişi üzerinde değerlendirdiğimizde meseleyi indirgemiş, özünü kaçırmış oluruz. Oysaki konu bir fenomenin çarpıtılmış yaşamı değil, ülkemizin daha önce de çeşitli örgütler aracılığıyla maruz kaldığı bir İslami değerlere saldırı mücadelesi olarak görülmeli. Nasıl ki 28 Şubat sürecinde sahte başörtülü kadınlar ve sahte hocalarla bir algı yönetimi sağlanmaya çalışıldıysa; yine milli manevi değerlerimizi kullanan başka bir yapının mensupları başörtülü olan eşlerinin açılma talimatına uyarak bu algıya hizmet ettiyse, bugün de sosyal medya kullanılarak tüm bu saldırılar kolay bir zeminde bilinçaltlarımıza empoze ediliyor.

Adnan Oktar’ın Kedicikleri’nin de ekranlara çarşaflı bir şekilde çıkışını daha sonra ise hepimizin zihninde canlanan bol makyajlı, estetikli ve müstehcen görüntülerle gündeme gelen ‘Hoca’larına hayran, ekranlarda dans eden bir grup kadına evrilmesini izledik.

Tesettüre asla yakışmayan hal ve tavırlar sergileyen bu kadını, çarşaflı fenomenleri ya da tesettürde moda akımlarını İslami sekülerlik adı altında milyonlara servis eden küresel çaplı bir zihniyetin yalnızca sosyal medya üzerindeki dışavurumu olarak görmeliyiz. Tesettürlü bir kadın ve gazeteci olarak bir duruş sergilemeyi kendime borç biliyorum.

Her altı saniyede bir telefonuna bakmak zorunda hisseden günümüz insanı nasıl olur da gördüğü imgeleri, fikirsel iletileri ve paylaşımları içselleştirmez? Fenomenlerle, etkileyicilerle İslam’ın en nadide şahsiyetlerinin isimleri olan ‘Ayşe, Sümeyye, Rabia ve Esma’ları kullanmaları hakikaten tesadüf olabilir mi?

Görsellik çağında görselliğe de isyan etmeden bir filtre geliştirmek zorundayız. Kendi kimliğimizi, milli ve manevi değerlerimize bu koruyucu filtreden bakmayı ivedilikle öğrenmek kadın, erkek, genç fark etmeksizin hepimizin birincil sorumluluğu. Aksi takdirde gördüğünü normalleştiren içi boşaltılmış bir inancın fertleri haline gelmemiz kaçınılmaz olacak.

Yorumlar 2
Mustafa Cebeci (komşu, arkadaşımın kızı) 07 Temmuz 2023 16:00

İşin hayırlı olsun,yolun açık olsun. Kaleminden dökülen yazını okudum,eline diline sağlık başörtüsü konusunu örneklerle değerlendirme yapmışsın, çok güzel olmuş teşekkürler. Tebrik ederim.

Tuba aydin 07 Temmuz 2023 14:49

Çok güzel anlatmışsın yasemincim kalemine sağlık

Yazarın Diğer Yazıları