Hatice Karaca

Sosyal bataklık

Hatice Karaca

Son zamanlarda hepimizin bildiği ama görmemezlikten geldiği bir konu: "Sosyal medya ile yaşam" Seneler evvelden hayatımıza girdi sosyal medya

Bu konuda mücadele mi desek yaşamaya alışmak mı desek bilemiyorum. Eğitimleri verilmek istendi, internet ve sosyal medyada doğru okuma gibi...

Bakın görün ki sosyal medyayı doğru okuyamadık, doğru kullanamadık.

Değişmez dediğimiz eski topraklar bile bir hülyaya dalar gibi daldı, renkli, hareketli ve sanal dünyaya...

Artık başarı ölçüsü; sosyal medya hesaplarındaki beğeni sayısı, takipçilerin sayısı oldu. Hal böyle olunca sosyal dünyada, insanlar arasında kıyasıya bir yarış başladı. En çok beğeni, en çok takip edilen, en çok kimin markalardan reklam aldığı...

Başarının ölçüsü diplomalarda, makamlarda değil artık insanların dalgası durulmayan sosyal medyada, boğulana ya da kıyıya çıkana kadar verdiği bir mücadele dünyası...

Başarı artık bir karton bardakla çekilen kahve fotoğrafının kaç beğeni aldığı...

 Sosyal medyada ne kadar takipçin varsa o kadar iyisin mantığında olan bir kesim...

Örnek olarak haber içeriklerin de bile kaynağa bakılmıyor, sosyal medyadan hangisinin takipçisi fazla ise asılsız haber kulaktan kulağa yayılıyor... Bu şuna benziyor: “Bir deli bir kuyuya taş atıyor, herkes inanıyor.

Asıl konuya gelecek olursak, bundan 10-15 yıl öncesine baktığımızda değer verdiğimiz şeyler, alkışladığımız şeyler başkaydı. Eskilerin de dediği gibi "Nerede o eski bayramlar" sözünü biz bu çağda "Nerede o eski komşuluklar, sıcak ve samimi sofralar" diyerek güncelleyebiliriz. Bağlarımız pamuk ipliği ile değil güven ile kurulur ve sıkı sıkı o bağlara sarılırdı insanlar. Çağımıza dönüp baktığımızda her şey bir gösteriş üzerine kurulu oldu. Sosyal medya üzerinden kim nerede, ne yiyor, ne yapıyor onları takip eder olduk. Sosyal medya ile iletişime geçer olduk. Uzun seneler görmediğimiz insanların fotoğraflarının altına koyduğumuz bir kalp emojisi (simge) ile yetinir olduk. Bunun nedeni ise; sosyal medyanın yaygınlaşması.

Beni asıl korkutan ise çocukların bu değişen çağdan olumsuz etkilenmesidir. Çocukların telefon ve tablete dalması, ürkütücü bir değişim, her şeyden önce bir ‘anne’ gözüyle baktığımda beni çok korkutuyor. Neden diye soracak olursanız, teknoloji sayesinde her şeyi görmesi, bilmesi, hâkim olması daha farklı eğitimler alması, dil öğrenmesi, merakının sürekli yenilenmesi beni heyecanlandırırken, doğru olmayan içeriklere denk gelmesi, tehlikeli diyebileceğimiz şeyler görmesi beni endişelendiriyor. Çocuk olarak hevesleri dur durak bitmezken, kontrolü doğru sağlanmadığı takdirde yanlış şeylere heves etmesi, özenmesi, ‘herkes yapıyor, doğru olan bu, bunu yapayım demesi ise, beni korkutan yanıdır. Çocuklarımıza bu kısıtlamaya ne kadar engel olabiliyoruz ki. Hemen hemen her anne çocuğu ağladığında yemek yemek istemediğinde telefonu eline verip susturmaya çalışan da bizleriz. Aslında her ne kadar uzak tutmaya çalışsak da bunun önüne geçmemiz neredeyse imkânsız. Alıştıran bizleriz. Tabi ki uzak tutamayız fakat izlediklerine dikkat ederek o sürece hâkim olabiliriz.

İnternet üzerinde birçok bilgi var ama doğru bilgiye ulaşmak biraz araştırma ve farkındalık gerektiriyor. Çocuklar ellerinde telefon ve tabletle fenomenleri, youtuberları izlemekten başka bir aktivite bulamıyorlar istekleri ve düşünceleri yaşlarından büyük her şeyi biliyorlar, bildiklerini sanıyorlar.

Çalışan anne ve babaların çocukları için zaman kavramı çok önemlidir. Anne ve baba olarak işten geldiğimizde, zamana yenik düşüyoruz bazen. Her ne kadar yorgun olsak da çocuğumuza vakit ayırabiliriz, bu süreci dengede tutamaya çalışabiliriz diye düşünüyorum. Onların bizsiz geçirdiği saatlerde neler yaptığına takip edebiliriz. İçerikleri kısıtlayabiliriz. Biz yokken ne oyunlar oynuyor, neler izliyor bakabiliriz. İzlediği videoların içeriklerine hâkim olabiliriz. Her ebeveynin görevi gibi, onları yanlış olandan uzaklaştırmaya çalıştırıp, doğru yolu gösterebiliriz. Çocukların pusulası anne ve babasıdır. Onlara doğru yolu gösterecek bizleriz. Elbette sözlerim yanlış anlaşılmasın, kimseye ebeveynlik dersi veremem. Kimse kimseye bunu söyleyemez, ama uzmanlar bu konuda zaman zaman ciddi uyarılarda bulunuyorlar, onların da çağrısına kulak vermeliyiz.

Çocuk yetiştirmek ciddi bir sorumluluk, eksiklerimiz çok fazla ama elimizden geldiğince doğru olmayan içeriklerden, faydası olmayan tiktok ve youtuberlerden uzak tutmaya çalışmalıyız. Bu kanallarda ne izlediğini, ne yaptığını sıkı takip edelim. Bu konu uzun uzun konuşulması gereken bir konu aslında, dikkat isteyen hataya yer olmayan bir konu, o yüzden çocuklarımız için daha çok dikkat etmeliyiz. Bu sorumluluk hepimizin. Herkes elini taşın altına koymalı çünkü ebeveynlik yapmak istemeyenler, ebeveynlik yapmaya çalışanlara zarar veriyorlar.

Bizler ormandaki ağaçlar gibiyiz, yanarsak hepimiz yanarız.

Yazarın Diğer Yazıları