Mehmet Serbez

FIRATLAR BİTER Mİ SANDINIZ?

Mehmet Serbez

Garip bir ülke olduk vesselam... 
 
Artık kalplerimiz öylesine köreldi ki, birbirimizin ölüsüne bile ağlamıyoruz. 
 
Nasılsa bizden değil diyoruz. 
 
Lafa glince hariçten gazel okumakta sıraya giriyoruz vesselam... 
Yalakalıkta, yarış halindeyiz...
 
Biz birbirimizin boğazını sıkarken... Ortadoğu'da lider olma hayalleri ile avutuluyoruz... 
 
İki ayda bitecek diye  gazlandığımız komşudaki yangın , bizim eve ha sıçradı ha sıçrayacak... 
 
Ecdanın emanetini, gece yarısı operasyonu ile taşıyoruz... Ecdad 'Yangından mal kaçırma' sözünü sanırım bugün için söylemiş.
 
Türkiye bağıra bağıra bölünüyor. 
Bu bölünmeden sokaklar farkında aslında... Ancak makul şüpheli olmamak adına, birçoğu yorganın altından gözucu ile olan biteni izliyor... 
 
Çözüm süreci adı altında yürütülen operasyon adım adım ilerliyor.
Bugün ülkenin güneydoğusu Allah'a emanet. Şehirlerde silahlı, yüzleri maskeli örgüt üyeleri, yol kesiyor hendek kazıyor, atama yapıyor, mahkeme kuruyor. Eli kanlı bebek katilleri indikleri dağdan şehire adaptasyon süreci yaşıyorlar. 
Slogan belli, 'Analar ağlamasın'
 
FIRAT...
 
Bugüne kadar, yüzlerce Fırat tanıdım... Adı Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ayşe, Fatma, nüfus cüzdanlarında isimleri farklı yazılmış olabilir ama, hepsi birer Fırat... 
Bıyıkları yeni terlemiş, bu Fıratlar, kimlerdir neye inanırlar... Alemlerin Rabbi Allah'a, sonra vatanın bölünmez bütünlüğüne... 
40 yıldır, bu ülkenin bekası için, hiçbir makam, mevkii, mal, mülk beklemeden sadece ve sadece gönüllülük esasına dayalı çalışırlar... 
 
Siyaseti, çıkar olarak gören, cigerci kedisi gibi acaba bir yokma kaparmıyım, diyerek iktidar partilerinin kapısında yatıp kalkan, birilerine şirin görünmek için abdestsiz namaza duracak kadar gözü dönmüş liboş tayfası, etrafa salyalar saçarak dil uzatırlar Fıratlara... 
Tesbihlerine, takım elbiselerine, kavgalarına " Şiddete karşıyız şekerim... " diyerek aklınca akil adam pozisyonuna girerler.
 
Döner bakarsın, 300 arkadaşını bir mağdende şehit vermiş canı yanmış bir işçi ayakları altındadır... 
Ağızlarından düşürmedikleri demokrasinin tesis edildiği TBMM çatısı altında sandalyeler, masalar havada uçuşur. 
Kavgada vurmayan hain ilan edilir.
 
Sonra gelir, bebek katillerine burası Türk yurdu, ben şehid kanıyla sulanmış bu toprağı, her zerresinde ecdadımın kanıyla çizdiği şanlı bayrağı, cenabet ayaklar altında ezdirmem diyen 20 yaşındaki Fırat Çakıroğlu ve bincerce Fırat'a dil uzatır...
 
Aslında bilirler ki;  O dili koparıp.
Nerelere S.....aklanabilceğini.
 
Ege Üniversetesi'ni medya göstermez ama sosyal medyadan gördünüz... 
Allah ömür verdikçe bizler için her zaman bebek katili olarak anılacak olan piç sürüsünün sloğanları ile kirletilmiş...
 
Burası ; Bilim yuvası, memlekete insan yetiştirecek, burayı kirletemezsiniz dediği için  aylar öncesinden hedef gösterilen Fırat, dün çok sevdikleri al bayrağa sarılarak rahmana uçtu... 
Acı tarafı, çok sevdiğimiz, güvendiğimiz  polis, Fırat'a sırtını döndü. Gözü dönmüş iti sürüsü ambulansın gelmesini engelledi...Fırat'ı kahpece şehit eden hainlere sadece uzaktan baktı...
İçimiz yandı, kanımız çekildi, yüreğimizdeki ateş Erciyes'i eritirdi... 
 
Dişimizi sıktık, yumruklarımızı sıktık... 
Kahpelerin oyununa gelmemek için Fırat'ın davasına omuz verirken yutkunduk. 
 
Gözyaşlarımızı içimize akıttık.
 
Ama... unutmadık... Unutmayacağız.
İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn 
(Dönüş Ancak Sanadır YaRabbi.!)
 
NOT: Şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu anısına -23 Şubat 2015- tarihli yazımın tekrarıdır.

Yazarın Diğer Yazıları